Diz Protezi

Diz protezi, kıkırdağın aşındığı (osteoartrit-kireçlenme) veya diğer bazı hastalıklara bağlı diz ekleminin bozulduğu durumlarda, uzun yıllardır uygulanan düzeltici bir ameliyattır.Bu ameliyatla kıkırdağın bozulmuş olan kısımları, altındaki kemiğin bir kısmı da içine alınarak çıkarılır, diz ekleminin bozulmuş olan ekseni düzeltilerek çeşitli metallerden oluşan protez ekleme yerleştirilir.

Protez iki metal parçadan ve aralarında yer alan bir plastik parçadan oluşur. Böylece normal diz eklem hareketlerini taklit eden metal bir eklem elde edilir.
 
Ayrıca hastanın dizinin sadece bir bölgesi bozulduğunda, özel bazı durumlarda kullanılabilen parsiyel (kısmi) diz protezi de vardır. Resimde diz ekleminde osteoartriti olan bir hastanın ameliyat öncesi ve total (tam) diz protezi uygulandıktan sonraki diz röntgen grafileri görülmektedir.
Diz protezi kimlere uygulanabilir?

Diz protezinin temel gerekliliği ağrıdır.Genellikle ağrı nedeniyle hastalarda günlük işlevlerde kısıtlılık, diz hareketlerinde azalma, yürüme ve merdiven inip çıkma sırasında zorluklar ortaya çıkar.Ancak öncelikle ağrının nedeni araştırılır ve ameliyat dışı tedavilerle ağrı ve işlev kısıtlılığı giderilmeye çalışılır.Diğer yöntemler denendikten sonra yanıt alınamıyorsa protez ameliyatı gerekebilir.

Diz eklem kıkırdağının bozulduğu, sebebi bilinmeyen osteoartrit (kireçlenme) durumlarında, yine kıkırdak aşınmasına yol açan eklem içi kırıklar, şekil bozukluklarına bağlı diz eklem ekseninin bozulmasına neden olan hastalıklar, romatoid artrit gibi hastalıklar, kemik ölümü (osteonekroz) ve diz ekleminde diğer tedavilerle sonuç alınamayan ve süreğen ağrıya yol açan hastalıklarda yapılabilir. Diz protezinin kesin olarak uygulanmaması gereken durum ise diz çevresindeki aktif enfeksiyonlardır.

Diz protezi için yaş ve kilo önemli midir?

Diz protezi zorunlu haller dışında genç hastalara uygulanmamaktadır.Genç hastalardaki diz problemlerinde eklemi ve kıkırdağını koruyucu diğer yöntemler tercih edilir.60 yaş üzerinde ise diz protezi daha sık kullanılır. Eski yıllarda protez teknolojisi henüz günümüzdeki kadar gelişmemişken, protezin ömrünün yeterince uzun olmaması nedeniyle daha genç yaş grubunda tercih edilmemekteydi. Ancak günümüz teknolojisi insan vücuduyla daha uyumlu, daha dayanıklı, daha uzun ömürlü ve daha fazla harekete olanak tanıyan protezler ürettiği için artık 50’li yaşlardan itibaren gerektiği durumlarda protez kullanılabilmektedir.

Çok ileri yaşlarda da diz protezi hastanın ağrısı, günlük hayattaki işlev kaybı ve beklentileri göz önüne alınarak yapılabilir.Ancak yaş ilerledikçe ortaya çıkan ek sistemik hastalıklar (şeker hastalığı, kalp yetersizliği, koroner damar hastalıkları, akciğer ve böbrek hastalıkları) ameliyatın risklerini arttırmaktadır.Bu nedenle diz protezi ameliyatına karar verildikten sonra hasta detaylı tetkiklerle taramadan (check-up) geçirilerek ek sorunlar belirlenir ve eğer bu ek sorunlar ameliyat riskini çok ciddi biçimde arttırıyorsa ameliyatın artı ve eksileri yeniden gözden geçirilerek karar verilir.

Kilolu hastalarda da yine ek sorunların (şeker, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları) daha fazla görülmesi nedeniyle risk oluşturabilir.Ancak kilolu hastaların diz problemi nedeniyle hareketlerinin çok azalması nedeniyle kilo vermeleri zor olduğu gibi, genellikle daha fazla kilo alınmasına da sebep olabilir.Bu nedenle riskler gözden geçirildikten sonra eğer ameliyat olması çok ciddi risk oluşturmuyorsa, kilosu çok da olsa diz protezi yapılarak hastanın ağrısız hareket yeteneğinin arttırılması sağlanması hastanın yararına olacaktır.

Diz protezinin riskleri nelerdir?

Biraz önce değinildiği gibi diz protezine aday olan hastalarda yaşla birlikte eşlik eden hastalıklar anestezi ve cerrahi için riskler oluşturabilir. Diz protezi ameliyatının oluşturduğu riskler ise enfeksiyon (iltihaplanma), toplardamarlarda pıhtı oluşumu ve proteze ait mekanik sorunlardır.

Enfeksiyon, iyi ameliyathane koşullarında ve koruyucu antibiyotik kullanımıyla oldukça düşük oranlarda görülen bir sorundur.Bunun için hastanın vücudunun başka bir yerinde enfeksiyon olmadığından emin olunur, varsa tedavisi yapıldıktan sonra ameliyat planlanır.Tüm hastalarda ameliyatın hemen öncesinde koruyucu antibiyotik verilerek ameliyat sonrası 1 gün devam ettirilir.Ameliyathane koşulları ve ameliyat ekibinin enfeksiyona karşı önlemler alması sağlanır. Tüm bu önlemlere karşın gerek ameliyat sırasında, gerekse sonrasında hastanın vücudunun başka bir yerinden mikropların diz eklemine gelerek protezde enfeksiyona yol açma olasılığı az da olsa vardır.

Toplardamarlarda pıhtı oluşumu özellikle pıhtılaşmaya eğilime yol açan bozuklukları olan hastalarda ve uzun süreli hareketsizlikte görülebilen bir sorundur. Tüm hastalarda ameliyat sonrası 2-4 hafta süreyle pıhtılaşmaya engel olan ilaçlar verilerek bu sorundan korunulmaktadır. Ayrıca ameliyattan sonra hızla hastanın hareket etmesi ve yürümesi sağlanarak bu sorundan kaçınılmaya çalışılır. Tüm önlemlere karşın bacak toplardamarlarında pıhtı oluşumu ve bu pıhtıdan kopan parçaların özellikle akciğer damarlarını tıkayarak solunum problemine yol açması az da olsa görülebilen bir sorundur.

Proteze bağlı mekanik sorunlar (protezin çıkması, aşınma, gevşeme) günümüzde daha nadir görülen sorunlardandır.

Bunların dışında yara iyileşmesi sorunları, diz hareketlerinin beklendiğinden az olması, herşeyin normal bulunmasına karşın ağrı olması nadiren görülebilen diğer sorunlardandır.

Ameliyat öncesi ve sonrası işlemler nelerdir ?

Ameliyat kararı verildikten sonra hastaneye yatış işlemi yapılarak anestezi hazırlıkları yapılır. Ek hastalıklar, kullanılan ilaçlar ve hasta için önemli olduğu düşülen konular hakkında doktorlara mutlaka bilgi verilmelidir. Kumadin, plavix gibi pıhtılaşmayı önleyici ilaçlar kullanılıyorsa özel bir hazırlık gerektirdiğinden hastaneye yatmadan önce doktorlar bilgilendirilmelidir.

Genel muayene, kan tetkikleri, kalp elektrokardiyogramı, akciğer grafisi, ameliyat sırasında ve sonrasında gerekecek kan nakli için hazırlıklar yapılır ve anestezi doktorlarının gerek duyması halinde diğer bölümlerden (kardiyoloji, göğüs hastalıkları, dahiliye vs.) konsültasyonlar istenerek hastayı değerlendirmeleri istenir. Tüm bu işlemler 1-2 gün, bazı özel durumlarda ve ek gereksinimlerde daha uzun sürebilmektedir.

Hazırlıklar tamamlandıktan sonra ameliyat gününden önceki gece saat 12‘den sonra hiçbirşey yiyip içilmez ve ameliyat sabahına aç olarak hazırlanılır. Mutlaka alınması gereken ilaçlar çok az suyla ameliyat sabahı alınabilir. Ameliyat genellikle bel bölgesinden yapılan iğne ile (epidural-spinal), bazen de genel anestezi ile yapılmaktadır.Anestezi şekline anestezi doktoru karar verir.Anestezi şekli ne olursa olsun ağrı hiç duyulmamaktadır.Ayrıca belden anestezi yapılan hastalara uyku hali verilen ilaçlar yapılarak ameliyathane ortamından kaynaklanan rahatsızlık hissi ortadan kaldırılmaktadır. Ameliyat genellikle bir saat civarında sürer, ancak ameliyathaneden hastanın odasına gelişi, tüm hazırlıklar ve ameliyat sonrası hastanın tüm hayati bulguları normal olana kadar ameliyathanede takip edildiğinden, birkaç saat sürebilir. Epidural anestezi yapıldığında genellikle hastanın ameliyat sonrası ağrısını kendisinin de düğme aracılığıyla kontrol edebildiği bir sistem kurulmaktadır.Bunun dışında da ameliyata bağlı ağrılar ilaçlarla giderilir.Ameliyattan sonra pıhtılaşmayı önlemek amacıyla varis çorabı giydirilmektedir.

Ameliyattan sonraki gün hastanın genel durumu, kan değerleri, tansiyon nabız gibi bulguları normal olduğunda yürüteç (walker) yardımıyla ayağa kaldırılıarak yürütülür. Yürürken ameliyatlı bacağına tam yük vermesi sağlanır.Birkaç kez ayağa kalktıktan sonra hasta, istediği zaman yürüteçle ayağa kalkıp dolaşabilir, tuvalete oturabilir, yemeğini koltukta oturarak yiyebilir.

Hastaya diz eklem hareketlerini arttırıcı ve kasları güçlendirici egzersizler gösterilerek gün içinde tekrar etmesi sağlanır.Genellikle ek fizik tedaviye gerek yoktur.

Ameliyat sonrası 1 gün antibiyotik tedavisi sürdürülür. Pıhtılaşmayı önleyici ilaçlar ise tıbbi engeller olmadığı taktirde 2-4 hafta süreyle evde devam ettirilir.

Taburcu olduktan sonra neler yapılmalıdır?

Herhangi bir sorun olmadığı taktirde hasta ameliyat sonrası 3.gün taburcu edilir. Evde yürüteçle yürümeye, egzersizleri yapmaya devam eder ve yazılan ilaçlarını kullanır. Yara pansumanı 3 günde bir sadece iyotlu ilaçlar (betadin-baticon) kullanılarak steril gazlı bezlerle kapatılarak yapılır. Dikişler alınana kadar yara bölgesine su değdirilmemelidir. Aksi söylenmedikçe ameliyattan 21 gün sonra dikişler alınır, varis çorapları çıkarılır. Ameliyattan itibaren 6 hafta sonra ise hastaneye gelinerek muayene, röntgen ve gerekirse kan tetkikleriyle kontrolleri yapılır. Daha sonra ise 3., 6.aylarda ve 1. yıl sonunda tekrar kontrole çağırılır.

Normal kontroller dışında şiddetli ağrı, ateş, yara yerinde akıntı, kötü koku, fazla kızarıklık, bacakta fazla şişlik, nefes alamama gibi durumlarda hemen doktora başvurulmalıdır.